Rahim duvarının normalden fazla ölçümlenmesiyle ilişkili olan rahim duvarı kalınlaşması, çoğu durumda risksizdir ve kanser gibi istenmeyen sonuçlara neden olmamaktadır. Bununla birlikte bazı kadınlarda rahim duvarı kalınlaşması daha yaygın görülmektedir. Risk grubunda olan veya birtakım belirtileri bulunan kadınların kontrol altında olması gerekebilir.
İçerikler:
Endometrial hiperplazi olarak da bilinen problem, rahim duvarının (endometriyum) anormal derecede kalın hale geldiği bir durumdur.
Rahim duvarı kalınlaşması belirli hücre değişikliklerinin mevcut olup olmadığına göre basit veya karmaşık olarak sınıflandırılır. Hücrelerde anormal değişiklikler varsa atipik olarak adlandırılır ve terimler kalınlaşma türünü tanımlamak için birleştirilir. Rahim duvarı kalınlaşması türleri şöyledir:
Endometriyum, bir kadın doğurganlık yılları boyunca her ay boyut olarak değişen vücut organlarından biridir. Adet periyotlarının bir parçası olarak, döllenen bir yumurtanın rahime yerleşmesi için hazırlanır. Endometriyal kalınlık, adet döngüleri boyunca incelir ve kalınlaşır.
Kadın hormonları olan östrojen ve progesteron, rahim iç duvarındaki değişiklikleri kontrol eder. Östrojen rahim kaplamasını oluşturur, progesteron ise bu büyümeyi sürdürür. Döngünün ortasında, yaklaşık 14.günde yumurtlama meydana gelir. Serbest bırakılan yumurta döllenmezse, hormon seviyeleri düşer. Bu düşüş normal ve düzenli bir adet döneminin oluşumunu tetikler.
Menopoza yakın kadınlarda, bu hormonlardan daha az miktarlarda üretir. Menopozdan sonra, adet dönemleri tamamen sonlandığında hormon seviyeleri de en düşüğe indirgenir. Bazı durumlarda menopoz semptomlarını hafifletmeye yönelik replasman tedavisi yapılabilir.
Vücutta yeterli progesteron üretilmediğinde, östrojen rahim iç duvarının kalınlaşmasına neden olabilir. Bu hormon dengesizliğinin yanı sıra östrojen hormonu tedavisi ve meme kanseri tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da rahim duvarı kalınlaşmasında etkilidir.
Bazı kadınlarda rahim duvarı kalınlaşmasının meydana gelme olasılığı daha yüksektir. Risk üreten durumlar şöyledir:
Anormal kanamalar, rahim duvarı kalınlaşmasının en sık görülen belirtisidir. Diğer semptomlar ise şöyledir:
Endometriyumun normal kalınlığı çocuklukta, ergenlikle, doğurganlık döneminde ve menopozda sürekli olarak değişir. Henüz adet kanamaları başlamayan kızlarda da rahim iç duvarı mevcuttur fakat düşük seviyelerdedir.
Endometriyum, adet dönemlerinde en ince haldedir ve genellikle 2-4 milimetre arasında ölçümlenir. Döngünün 6 ile 14. günleri arasında kanama durur ve endometriyum kalınlaşmaya başlar. Bu aşamada 5-7 mm arasında ölçüm yapabilir. Yumurtlama günü yaklaştıkça endometriyum yaklaşık 11 mm’ye kadar kalınlaşır. Döngünün genellikle 14. gününde hormonlar bir yumurtanın serbest bırakılmasını tetikler. Böylece endometriyal kalınlık en üst seviyeye, yaklaşık 16 mm’ye ulaşabilir.
Rahim duvarı kalınlığı hamilelikte önemlidir. Yapılan araştırmalara göre sağlıklı, tam süreli bir hamilelik için ne çok ince ne de çok kalın olan bir endometriyum gerektirir. Bu durum embriyonun başarılı bir şekilde rahime yerleşmesini ve ihtiyaç duyduğu beslenmeyi almasını sağlar. Rahim duvarı, hamilelik ilerledikçe kalınlaşır.
Risk faktörlerinden herhangi biriyle birlikte anormal kanamalar mevcutsa, rahim kalınlaşmasını teşhis edebilmek için birtakım tetkikler gerekir.
Rahim duvarı kalınlaşması çoğu durumda, progesteron hormonunun bir formu olan ilaçlarla tedavi edilebilir. Progesteron, endometriyumun dökülmesini ve tekrar birikmesini önleyecektir. Progesteron hormonun türü, dozajı ve süresi uzman doktor tarafından belirlenmelidir. Tedavi bitiminde rahim duvarının yeniden ölçümlenmesi gerekir. Problem devam ediyorsa, tedavi için daha fazla ilaç reçete edilebilir veya cerrahi seçenekler gözden geçirilebilir.
Ailesini tamamlayan ve biyopside kanser olabilecek hücrelere rastlanan kadınlar için rahimin çıkarılması gerekebilir. Gelecekte çocuk sahibi olmak isteyenler için diğer seçenekler tartışılabilir.
Histerektomi, rahmin vücuttan çıkarılması ile ilişkili olan ameliyat türüdür. Endometriyal kanser geliştirme riski düşük olan ve atipik olmayan hiperplazi durumunda histerektomi birinci basamak tedavi olarak sunulmayacaktır.
Aşağıdaki durumlarda ise genellikle histerektomi önerilecektir: