SORULARLA DOĞUM YOLCULUĞU
RANDEVU TALEP ET

ONLINE RANDEVU

*Saat 19.00’ dan sonraki online randevu talepleriniz için tarafınıza saat 09.00’ dan sonra geri dönüş yapılacaktır.

    Randevu İçin Hemen Arayın!
    (Pzt - Cuma 10:00 ve 18:00 arası)

    SORULARLA DOĞUM YOLCULUĞU

    SORULARLA DOĞUM YOLCULUĞU

    TÜP BEBEK SEZARYEN İLE DOĞUM NEDENİ Mİ?

    Tabii ki hayır.

    1990’lı yıllarda doğumevinin doğumhanesinde çalışırken, “kıymetli bebek” diye sezaryen endikasyonu vardı. Zor şartlarda gebe kalmış, uzun yıllar uzun tedavilerle gebelik oluşmuş, tekrarlayan düşükleri olmuş bir anne doğuma geldiğinde, “çocuğu sağ salim eline verelim de, sezaryen çocuk için daha güvenli, doğum bu, ne olacağı belli olmaz” gibi düşüncelerle doğum hiç beklenmez, sezaryen ile doğum yaptırılırdı. Tabi bu düşünce bilimsel(!) çevrelerden gelen “sezaryen daha güvenli(!)” çalışması ile olmuştur.

    1989 yılında, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde öğrenci iken bir yakınımı 2 düşük sonrası gebeliğinin doğuma uygun ilerlemesi için merhum hocama götürdüm de, “Sezaryen bebekleri daha zeki oluyor, iki de düşüğü olmuş, normal doğuma hiç gerek yok sezaryen yapalım” tespitinde bulunmuş, devamında ise, “Kıymetli bebeğe doğum travması yaşatmayalım” hükmünü vermişti!

    Anne sütünü kötülemiş, tereyağını eve sokanı neredeyse dövecek, gıdaların genleriyle dolayısıyla bizim genlerimizle oynamakta bir sakınca görmeyen bilime(!) göre sezaryen daha güvenliydi.

    Hep söylüyorum, yine yeri geldiği için söylemeden geçemeyeceğim. Bilimsel denilen şeyler bilimsel dendiği için doğru, faydalı bize uygun şeyler olamaz. Bilimsel çalışmaların çıkması istenilen sonuca göre pekala planlandığını ve raporlandığını herkes bilirken, bilimsel diye başlayan dayatmaları kabul etmeden önce aklımızı kullanmalıyız.

    Yine 1990’lı yıllarda menapoza giren kadına hormon vermemek cinayetle eşdeğerdi bilimsel çalışmalara göre. Şimdi aynı bilimsel çalışmalar başka şey diyor. Moda gibi, hep aynı renk aynı tarz giyersek modanın anlamı olmaz! Bilim adamı da bir şey üretmeli, dahası hastalıklar olmalı ve o tedavi etmeli, hele de ilaçlara bağımlı iyileşmeler olursa tam da bilime uygun davranış!..

    Nereden mi çıkarıyorum?

    Hastalık tedavileri için bunca yapılan yatırımlara, masraflara bakın, tabi karşılığı alınıyor.

    Halk sağlığında koruyucu hekimlik adına ne kadar bütçe harcanıyor? İnsan merkezli çalışmalarda ağırlık, sağlığı korumak için mi, hastalandırıp tedavi etmek için mi?

    Sezaryenin bir dönem popülerliğini artırmak (tabii artçıları devam ediyor), sezaryeni bu kadar yaygınlaştırmak, bu kadar kolay kabul edilir yapmak için az çaba harcanmadı! Şimdi aynı çabalar ı doğruya dönmek için göstermek zorundayız!

    Bu oyunun pahalı parçası olabilir. Soru basitti; “Tüp bebek, sezaryen nedeni mi?” Cevap olarak, “Hayır, değil” deyip geçebilirdik. Ancak aynı mantık hatalarını yapmamak, bilimsel detaylardan kendimizi korumak, tarihi tekerrür ettirmemek için aklımızı kullanmayı, beynimizi ise yaşar hâle getirmeyi öğrenmeliyiz. Madem var; karaciğer gibi, kalp gibi, bağırsaklar gibi o da çalışsın!

    “Uygar ve medeni toplumların beyni nasıl olsa çalışıyor, biz de onlara uyalım” tembelliğinden çıkıp, beynimizi çalıştırmalıyız. O zaman anlayacağız ki, herkesin aklı kendine, herkesin beyni kendi menfaatine çalışıyor.

    Konumuza dönecek olursak;

    Her bebek değerlidir.

    Her bebeğe (tüp bebek dahil) en güvenli, en sağlıklı doğum yolculuğu için fırsat verilmeli, desteklenmelidir.

    Anne-baba (ve yakınlar) yaşamın her aşaması gibi doğumun da sürprizlere açık olduğunu bilmeli. “Garanti olsun, bir şey olmaz değil mi, ya bir şey olursa?” gibi söylemlerle kendini, bebeğini, hekimini daha fazla yanlış yapmaya sevk etmemeli.

    NORMAL DOĞUM SONRASI İDRAR KAÇIRMA RİSKİ ARTAR MI?

    Doğrusu vajinal doğum idrar kaçırmada başlı başına risk faktörü değildir. Pelvik tabanın zayıflığına yol açan başkaca faktörlerle beraber doğum eyleminde yaşanılan sorunlar idrar kesesi sarkması ve idrar kaçırmaya neden olabilir.

    Sorunun kaynağı tek bir şey olmadığı için vajinal doğum idrar kaçırma eşlemesini yapmak da doğru olmaz.

    Zira pelvik tabanı güçlü kılan faktörlere (egzersiz, sağlıklı beslenme) dikkat ediliyor ve doğum yolculuğu kendi doğallığında ilerliyorsa, idrar kaçırma riski artmaz. Bu görüşü onaylayan klinik tecrübem; Karadeniz’in dik çay bahçelerinde çalışan, 8-10 tane çocuğunu çoğu zaman kendi kendine doğuran onlarca kadın gördüm, idrar torbasında en ufak bir sarkıklık yok, idrar kaçırma şikayetleri hiç olmamış!

    Bu bilgiler ışığında idrar kaçırmanın günah keçisi hala vajinal doğum olursa, “idrar kaçırmaktansa sezaryen olurum” gibi düşüncelerle gereksiz yere sezaryenlar olur. Ayrıca kadın bütüncül sağlığını korumak için yapması gerekenleri yapmaktan uzaklaşır.

    ÇATI DARLIĞI DOĞUMU ENGELLER Mİ?

    Ya da farklı bir ifadeyle “Çatı darlığını önceden öğrenebilir miyim?” sorusuna cevap vermeye çalışalım.

    Doğum yolculuğu üç ana bileşimin etkisiyle seyreder (gerçekleşir):

    1- Rahim kasılmaları.

    2 -“Çatı” denilen doğum kanalının genişliği ve yapısı.

    3 – Bebeğin boyutları ve duruşu.

    Çatı darlığından ziyade “bu bebek buradan geçer mi?”yi değerlendirmek doğru olur. Hele hele gebelik öncesi jinekolojik muayenelerde “çatım nasıl, normal doğurabilir miyim?” sorusu veya “ilişkide bile zorlanıyorum, çatım dar” muhabbetleri kesinlikle yanlıştır. Çünkü doğum yaklaştıkça leğen kemikleri arasındaki bağlar gevşer, daha esnek hâle gelir.

    Doğum sırasında bebeğin boyutlarının ne olacağını önceden bilemeyiz. Yani öyle yol olur ki, 4 kilo bebek belki geçemez ama 3.200 gr. rahat geçecektir. Sanki 4 kg. olacakmış gibi önceden, “Çatın dar! Eyvah çatım darmış” demenin anlamı yok!

    İlişkide zorlanma ise, pelvik kasların gevşemek yerine şu veya bu nedenle kasılmayı tercih etmesiyle alakalıdır. Bu tip kasılmalarda genellikle bütün beden de gergindir. Bu durum da vajinal doğumu zorlaştırır, bazen imkansızlaştırır. Ancak bahsedilen çatı darlığından farklı bir konudur.

    Android erkek tipi pelviste bebeğin ilerlemesini sağlayan genişlikler yoktur. Bu tip pelvisi (çatısı) olan kadınlarda sezaryenle doğum doğru tercih olabilir.

    BEBEĞİM DOĞUM KANALINA SIKIŞIP ORDAN ÇIKAMAZSA NE OLUR?

    Bebeğin doğum kanalına sıkışması, çıkamaması gibi bir şey söz konusu olamaz. Ancak bebek iri veya doğum kanalı dar, anne kendini kasıyor, bebek dönüş hareketlerini yapamıyor ya da baş doğru pozisyonda yola girmiyorsa bebek ilerlemeyebilir. Tüm bunlar doğumun herhangi bir safhasında gerçekleşebilir. Bebeğin vajinal yoldan doğmayacağına kanaat getirildiğinde, hangi aşamada olursa olsun sezaryen doğum yapılabilir.

    Yani “Bebeğim çok aşağıya indi ama çıkamıyor, sezaryene de geç kaldık” diyemeyiz. Gerekirse bebek alttan itilip üstten alınabilir. Tüm bunlar uygun anestezi şartlarıyla yapıldığında, anneyi ve bebeği rahatsız edecek bir durum söz konusu değildir.

    BEBEĞİM DOĞUM KANALINDA OKSİJENSİZ KALIR MI?

    Bebek doğum kanalında ilerlerken aynı rahimdeki gibi oksijen göbek kordonuyla anneden bebeğe rahatlıkla ulaşır. Ancak göbek kordonunda bebeğin ilerlemesini engelleyecek kadar bir kısalık varsa (ki bu çok seyrek görülür) veya kordon başın önünde geliyorsa (ki bu durumda kordonda sıkışma olur) bu durumlarda kan akışı azalacağından, bebeğin oksijensiz kalması olabilir. Ancak bunlar doğum seyrinde tespit edildiği anda gerekli müdahale yapılarak bebeğin sıkıntıya girmesi engellenmiş olur.

    BOYNUNA KORDON DOLANMASI NORMAL DOĞUMU ENGELLER Mİ?

    Hayır engellemez. Bebeklerin yaklaşık yüzde 25’i boynuna kordon dolanmış şekilde normal yoldan sorunsuz bir şekilde doğarlar. Ancak çok nadir kordon dolanıp da geri kalan kısım çok kısa ise doğum kanalında ilerlerken kordon sıkışır, bebeğe giden kan akımı azalır. Bunu önceden öngörebilmek mümkün değildir. Ancak doğum yolculuğunda tespit edilir ve gerekli olursa, sezaryen ile doğuma geçilebilir.

    SEZARYEN SONRASI NORMAL DOĞUM OLUR MU?

    Evet, sezaryen sonrası vajinal doğumu engelleyecek bir sorun yoksa, normal doğum şansı vardır.

    İKİZ GEBELİKTE NORMAL DOĞUM YAPILIR MI?

    Elbette yapılabilir. Aslında ikiz gebeliklerin doğum yönetimini tekil gebelik gibi yapılabilir. Yani bebekler vajinal doğum için uygunlarsa ilk tercih vajinal doğum olmalıdır.

    DOĞUMDAN SONRA CİNSEL HAYAT NE ZAMAN BAŞLAR?

    40 gün (6 hafta) yani lohusalık döneminde cinsel ilişki tıbben uygun olmadığı gibi dinen de yasaklanmıştır. Lohusalık bitince, tavsiyem 40 gün sonrası kontrolünü yaptırdıktan sonra cinsel yaşamın başlamasıdır.

    DOĞUM BAŞLADIĞINDA KANAMA VARSA NAMAZ KILINIR MI?

    Doğum yolculuğu başladığında bazen rahim ağzının açılmasıyla minik minik kanamalar olabilir. Ancak bunlar âdet kanaması veya loğusa kanaması değildir. Özür kanaması sayılarak her vaktin abdesti alınarak namaz kılınabilir.

    DOĞUM SIRASINDAKİ MUAYENELER GUSÜL ABDESTİNİ BOZAR MI?

    Hayır. Bu ve benzeri jinekolojik muayene sonrası gusül abdesti almak gerekmez. Vajinal muayene, burun veya ağız muayenesi gibi boşluklu bir organın muayenesi ile aynıdır. Dolayısıyla gusül gerektirecek bir durum yoktur.

    VAJİNİSMUS TEDAVİSİ GÖRDÜM
    VAJİNAL DOĞUM YAPABİLİR MİYİM?

    Tabi ki evet. Ancak önemli olan, şu an genital bölgenize dokunabiliyor musunuz?

    Doktorunuzun-ebenizin dokunmasına, muayene etmesine izin veriyor musunuz?

    Lütfen bunları öğrenmek için doğumun başlamasını beklemeyin. Zira böyle bir durum varsa normal doğum yapma şansınız azalır. Dokunmasına izin verilmeyen ebe ve doktor sizinle uğraşmak istemeyecektir. Bunun için önceden durum tespiti yapıp gerekli düzenlemeleri tamamlayın, gerekirse destek alın.

    DOĞUM BAŞLADIĞINDA DUŞ ALABİLİR MİYİM?

    Tabi ki. Doğum yolculuğunun her aşamasında duş alabilirsiniz, suya girip suyun gevşetici etkisinden yararlanabilirsiniz.Doktorunuz aksini söylemedikçe, suyun gemleş olması bunlara engel değildir.

    DOĞUM SONRASI DUŞ ALMAK, TAHARET ALMAK DİKİŞLERE ZARAR VERİR Mİ?

    Hayır vermez. Özellikle vajinal doğum sonrası suyla taharet almaya özen gösterilmelidir. Kurulama tampone eder tarzda yapılmalı, dikişler kuru tutulmalı. Kullanılan petler kimyasal içerikli, hava almayan ürünler olmamalı. Zira bunlar nemli ortam sağlayıp mikrop üremesini kolaylaştırır.

    KİST AMELİYATINDAN SONRA NORMAL DOĞUM OLUR MU?

    Evet. Yumurtalık kisti ameliyatı herhangi bir karın ameliyatı gibidir ve doğum şeklini etkilemez.

    KİST VEYA MİYOM DOĞUMLA BİRLİKTE ATILIR MI?

    Yumurtalıktaki kist veya rahim duvarındaki miyom doğumla atılmaz. Doğumda dışarıya çıkan tek şey bebek ve eşidir (plasenta). Ancak gebelikle beraber büyüyen miyomlar küçülerek gebelik öncesi hâllerine dönerler.

    BEL FITIĞI NORMAL DOĞUMU ENGELLER Mİ?

    Bel, kasık veya göbek fıtığı olan anne adayının “sezaryenle doğurabilir’’ genellemesi yanlıştır. Bel fıtığında, fıtıklaşmanın derecesi, sinir köküne olan bası ve annede oluşturduğu hareket kısıtlılığına göre doğum şekline karar verilir. Ancak ben şimdiye kadar fıtık nedeniyle sezaryen yaptığım anne olmadığını düşünerek, kabaca “Fıtık sezaryen nedeni değildir” diyebilirim.

    GEBELİĞİN SON HAFTALARINDA YÜZÜLÜR MÜ?

    Kesinlikle evet. Hatta doğumunuzun başladığını düşündüğünüzde dahi suya girip yapabildiğiniz hareketleri yapmakta veya yüzmekte sakınca yoktur. Yüzme özellikle gebeliğin her döneminde yapılabilecek en faydalı ve gebe için en rahat sporlardan biridir.

    ÇALIŞMAYI KAÇINCI HAFTADA BIRAKMALIYIM?

    Teorik olarak bir sorun yoksa çalışmanın bir sakıncası yok. Ancak “tam gün mesaili çalışma, gebelik, ev işleri, çevrenin isteklerini yerine getirme” şeklinde anneyi doğum farkındalığından uzaklaştıran bir tempoyu doğru bulmuyorum.

    Hamileliği, yaklaşan doğumu değişim fırsatına dönüştürmek için yasal olan 32. haftada izne çıkılması düşünülebilir.

    Ancak çalışmayı bırakmak asla hiçbir şey yapmamak, istirahata çekilmek gibi algılanmamalı. Tam tersi bu süreç çok özel bir yolculuğa yönelik hazırlıkların yapıldığı, zihinsel ve bedensel olarak daha da aktifleşmek olarak değerlendirilmeli.

    DOĞUMUN BAŞLADIĞINI ANLAMAZ,
    HASTANEYE YETİŞEMEZSEM NE YAPARIM?

    Özellikle İstanbul trafiğinde teorik olarak bu mümkün gibi dursa da, 25 yıllık pratiğimde hiçbir gebenin yetişemediğini görmedim. Ancak bu olmadı, olmayacak anlamına gelmemekte. İhmal edilebilir derecede düşük bir risk olduğu anlamına gelir.

    Annenin içsel bilgisi daha önceden doğumun ne olduğunu bilmemesine rağmen, doğru zamanda onu sağlık kuruluşuna getirir. Gereksiz ve çok fazla korkular genellikle çok erkenden hastaneye gelmeye yol açar. Oysa ki, geç kalmaktan korkmak yerine, erken gelmekten korunmak çok daha önemlidir.

    BEBEĞİM KAKA YAPARSA TEHLİKELİ Mİ?

    Doğuma yakınlaştıkça bağırsakların çalışmaya başlamasıyla bebek anne karnındayken ilk kakasını -mekonyum- yapabilir. Bazen bebeğin sıkıntılı durumuyla birlikte bağırsaklar çalışıp mekonyum yapmış olabilir. Sonuç olarak tek başına mekonyum varlığı bebeğin sıkıntıda olduğunu göstermez, ancak, “Bebeğin bir sıkıntısı var mı?” diye daha dikkatli davranmak gerekir.

     DOĞUM SONRASI NE ZAMAN SPİRAL TAKILIR?

    40 gün yani lohusalıktan sonra spiral takılabilir. Zannedildiği gibi âdet kanamasını beklemeye gerek yoktur.

    DOĞUMA YAKIN ARABA KULLANILIR MI?

    Anne kendini iyi hissettiği müddetçe araba kullanabilir. Ancak tavsiyem, 37-38’inci haftalardan sonra bu işi artık başkalarına bırakması yönündedir.

    DOĞUMDA ANNE PANİK HALDEYSE BEBEK ETKİLENİR Mİ?

    Evet etkilenir. Annesiyle yakın temasta olan bebek annenin duygu durumundan, enerjisinden her aşamada etkilenir. Hele de doğumda çok daha fazla etkilenir. Yeri gelmişken hatırlatalım, bu nedenle doğumu neşeyle karşılamak, huzurlu ve sükûnetli olmak önemlidir.

    BABA DOĞUMA GİRMELİ Mİ?

    Bu tamamen çiftlerin birlikte karar verecekleri bir konudur. Ancak öncelik annenin tercihleri olmalı. Fakat anne, babadan yapmakta zorlanacağı veya olumsuz etkilenebileceği bir şeyi de istememeli. Zaten baba o ortamda zorlanarak duruyorsa fayda yerine zarar verir, zarar görür unutulmamalı!

     

    DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR

    Bazı kadınlar 10 aylık doğurur mu?

    10 aylık gebe olduğunu iddia eden veya 10 aylık doğurduğu zannedilen kadınların genellikle âdetleri düzensizdir. Yani, bu kanaat yanlıştır. Yumurtlama gününü bilmezler. Son âdet tarihinden hesaplanan gebelik haftası onlarda tutmaz. Bu nedenle düzensiz âdet gören kadınlar erken gebelik döneminde mutlaka usg’ye (ultrasound) girip gebelik haftasına göre düzeltilmiş son âdet tarihini belirlemeliler.

    Zira ilerleyen haftalarda hele de doğum yaklaştıkça yapılan usg’lere göre gebelik haftasını ve doğum tarihini doğru hesaplama şansımız çok çok azalır.

    Sezaryenle doğumda süt geç gelir

    Bu tür söylemler negatif hipnoz etkisiyle sütün gelmesini zorlaştırır. Doğum başladığında yapılan sezaryenlerden sonra zaten tüm beden doğum ve sonrasına hazır demektir. Yani süt fabrikaları çalışmaya hazır hâlde bekler. Bebeğin doğup emmeye başlamasıyla süt yavaş yavaş gelmeye başlayacaktır.

    Sütün bol olması için bol yemeli

    Anneler gebeyken iki canlıyım diye sınırsızca yemelerinin anneye-bebeğe-süte faydaları olmadığı gerçeğini unutmamalıyız. Fazladan kilo alınıyorsa yenilenler süt yerine yağ yapıyordur. O halde onları yemenin bir faydası olmayacak.

    Sütün yemekle bağlantısı, doğal ürün ve dengeli yemek, abartmamaktır. Bunun dışında dinlenmek, bebeğini emzirmeyi istemek, emzireceğine, sütün geleceğine inanmak, bol sıvı tüketmek, doğru emzirmek sütün gelmesi için çokça önemli faktörlerdir.

    Doğum başlamadan su gelirse çocuk kuruya kalır ve doğum zor olur!

    Su geldikten sonra genellikle 12 saat içinde aktif doğum eylemi başlar. Suyun gelmesiyle bebeğin kuruyakalmasının, doğumun zor olmasının bir alâkası yoktur. Önemli olan sürecin doğru yönetilmesidir. “Su geldi, hadi bebeği bir an evvel çıkaralım” telaşına girmeden (tabii başka bir sorun yoksa) sabırla beklemek, gerekmedikçe doğumu başlatmak için medikal yöntemler kullanmamak, anneyi sık sık muayene etmemek gerekir. Bu durumda bebek rahatsa, annede enfeksiyon belirtileri yoksa, doktor kontrolü ve onayı ile daha uzun süre beklenebilir.

    Vajinismus hastası-cinsel ilişkide zorlananlar normal doğum yaparsa sorunu çözülmüş olur

    Bu tip söylemlerin altında şu düşünce yatar: “Vajen dar, sıkıntım o yüzden, çocuk ordan geçerken orayı açar, benim de sorunum geçer.”

    Ancak gerçek böyle değildir. Çünkü cinsel eylemdeki sıkıntı darlıktan değil, kadının kendisini kasmasından, esnemeye izin vermemesinden kaynaklıdır. Hatta bazı kadınlar dokundurmazlar, muayeneye dahi izin vermezler de vajinal doğum yapıp sorundan kurtulmayı beklerler. Tabii genellikle hayal kırıklığı ile doğum sezaryenle gerçekleşir. Çünkü bu tip sıkıntılarda bebeğin ilerlemesi ile de kadın kendini kasar, gevşemeye izin vermez. Hatta bazen çocuğun başını görürüz, bir gevşese çıkacak ama bunu yapmaz veya yapamaz da. O halde başka müdahaleler veya sezaryene ihtiyaç olur. Bu nedenle doğumların hatta gebelikten önce kadın cinsel fonksiyonlarıyla ilgili, bedeniyle ilgili sorunları çözmeli, annelik yolculuğunun keyfini yaşamalıdır.

    Doğuma yakın cinsel ilişki zararlıdır

    Sorunsuz bir gebelikte cinselliğin hiçbir zararı olmadığı gibi doğuma yakın doğumu kolaylaştırdığını söyleyenler de var. Ancak doktorun öngördüğü sakıncalar olduğunda, tavsiyelere uymak doğru olur.

    Sezaryen sonrası göbek kalır

    Bunu söyleyen hanımlar genellikle sezaryen öncesi de göbekli olanlar. Fazla kilo ve gevşek karın kaslarıyla her zaman göbek kalır. Ancak sezaryen sonrası verilen fazla kilolar güçlü karın kasları ile göbek kalmaz. Karın kaslarını güçlendirmek için de lohusalık sonrası sorun yoksa egzersizlere başlanabilir. Ancak sadece göbek kalmasın diye karın kaslarına yönelik egzersiz yerine, tüm vücut kaslarını çalıştırmak ve güçlendirmek çok daha önemlidir. Ve buna yönelik çalışma planlanmalı, tabi doğru beslenmeye dikkat etmeden sadece egzersiz işe yaramaz.

    Yine her zaman söylediğimizi söylemek lazım, bu tür davranış planları tüm yaşamın içinde olması gerektiği için olmalıdır. Bu durumda da “doğum sonu ne olurum?” telaşı olmaz.

    Op. Dr. Ayşe Duman

    31 Ocak 1966 tarihinde, İstanbul Süleymaniye’de dünyaya geldi. 1984 yılında 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimine başlayan Duman, eğitiminin 2. yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne nakil yaptırdı ve 1990 yılında aynı okuldan mezun oldu.

    Yorumlar

    Bir yorum yazınız